Mustafa Kemal 1919'a kadar asker kumandan olarak o zamanın, vatan topraklan kabul edilen sınırlarında çarpıştı ve ordular idare etti.
Trablusgarp'a giderken gençliğinin en heyecanlı devri içinde; bir vatan parçasını kurtarmaya koşmuştu. Birinci Dünya Savaşı'nda bir an önce vatan savunmasında vazife görmeye başlamak için, bulunduğu ataşemiliterilikten kurtulmaya çalıştı.
Mustafa Kemal için vatan topraklan korunurken, hayat feda etmenin gerçek örnekleri gözleri önünde yaşanmıştı. Nice vatan evlâtlarının savaş meydanlarındaki ölüm iniltilerini o, kulaklarıyla işitmiş, gözleriyle görmüştür. Devlet sınırlarını terketmenin acısını büyük hüzünle hissetmiştir.
Balkan Savaşı esnasında Trablusgarp'tan dönüşünde Mısır'a geldiği zaman, Makedonya'nın düşman eline düştüğü haberini almıştı. Bu haberden en büyük acıyı hissettiğini daima söylerdi. Doğduğu, büyüdüğü ve inkılâp fikirlerinin beslendiği şehir (Selanik) için, hayatının sonuna kadar hasret çekmiştir. En canlı hatıralarıyla daima bu şehrin bir çocuğu idi; en çok anlatmasını sevdiği hatıraları, hep o bölge içinde geçenlere ait olurdu. Hattâ ölümünden önceki günlerde heyecanlı bir rüya gördüğünü anlatırken, Selanik'te bir komitecilik olayının gerçekleşmesi sırasında Salih Bozok ile beraber bulunduklarını söylemişti. Bu olayları anlatmaktaki amacım şudur:
Mustafa Kemal'in birçok Türk ailelerinin yerleşmiş olduğu Osmanlı Devleti'nin bu bölgesine, derin hislerle ve gençliğinin canlı hatıralarıyla bağlı bulunduğuna işarettir.
Başkumandan Mareşal Gazi Mustafa Kemal, İzmir'e muzaffer ordusu ile girdiği vakit, önünde kaçan düşman ordusunu kovalamak, Makedonya'ya el uzatmak isteyebilirdi... Fakat, Mustafa Kemal daha eyleme geçmeden önce kuvvetli olabilecek bir Türk vatanının sınırlarını aşmamak azmi ile bu işe başlamıştı. Zafer neşesi, Başkumandanı istilâ hırsı ve hisleriyle hareket ettirmemişti. O "Millî hudut dahilinde vatan bir bütündür." cümlesini (23 Temmuz 1919) Erzurum Kongresi'nde belirlemiş bulunuyordu. Misak-ı Millî ile tayin edilmiş olan bu Türk vatanını düşman istilâsından kurtarmak amacıyla, vatan evlâtlarının kanı dökülmüştü. İşte Mustafa Kemal Atatürk'te vatan fikri böyle şekillenmiş ve bu günkü vatanımızın her bir sınırında savaşmış bir insanın görgüsü ve kuvvetiyle, Türk için bir vatan bütünlüğü belirlenmiş ve kabul etmişti. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu vatanın "hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir bütün" olduğunu, diğer devletlere de kabul ettirmiştir.
Atatürk, kendi zamanında yaşayan ve milletleri için imparatorluk peşinde koşan, devlet ve hükümet reislerinin ideallerini asla benimsemedi. Hayaller kurmadı ve böyle hayal olabilecek fikirleri hiç bir zaman bizlere aşılamadı.
Sınırlarını, en son Türk nesillerinin kanlarıyla yoğurup çizdiği bu Türk vatanında; o, vatan kavramını manalandırdı.
O, bir ölüm haberi karşısında, yurt toprağı için bana şu cümleleri
yazdırmıştı:
"Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaîyiz. Fakat sen Türk milletini ebedî hayatta yaşatmak için kalacaksın. Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster." (1930)
Atatürk bu hitaplarıyla yurt toprağına kutsal kimliğini verirken onun
yaratıcılık ve hayatiyet kavramları üzerinde duruyor.
İşte, Atatürk'ün sınırlandırdığı bu vatan toprakları kutsaldır. Onun üzerinde dost elleri sıkılır, fakat düşman ayaklarını bastırmamaya azimli olduğumuzu, bütün dünya bilir.

Prof. Dr. Afet İNAN
(M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, 1971)

0 yorum