Dününü düşünüyorum da ülkemin, her fidesi teker teker koparılmış, cananlar canlarından ayrılmış, insanlarımız mahzun ve bedbaht... Uçsuz bucaksız topraklarımız, vatanımız dediğimiz topraklarımız, düşman elleriyle yağmalanmıştı. Ormansız kalmıştı yaralı ağaçlarımız. Topraklarımız birer birer işgal ediliyor, insanlarımız acımasızca katlediliyorlardı. Acımasız olan gerçek yüzlerini gözler önüne seren düşmanlar, çılgınca yağmalıyorlardı vatanımızı. Asi bir deli rüzgâr yaralamıştı sanki kanatlarımızı, kâbus gibi üzerimize çöken esaret rüzgârı ise, her şeyden daha acıydı. Deli bir fırtınaydı sanki bu. Fırtına öncesi sessizlikten sonra yaşanan ateşli ve acı olayları barındıran amansız günlerdi, o günler. Her günü, bin yıllık işkenceyi andırıyordu. Bir mucize gerekliydi akan sulara dur diyecek. Bu mucize, Türk gençliğinin ufkuna güneş gibi doğan Ulu Önder'den başkası değildi. İşte o beklenen an gelmişti. Ulu önder dağınık güçleri toplamış; tek yumruk olunmuştu. Kanlı çarpışmalar, ateşli anlar, dehşet dolu günler yaşandı. Ama yılmayan Türk insanı amacına ulaşmış, zafer bayrağını alnının akıyla sonsuzluk gönderine çekmişti. Özgürlüğe ulaşmış Türk evlâdının yükseliş zaferiydi bu. Bir atmacanın süzülüşü değil, göklere yükselişiydi bu.
Büyük bir zaferin öyküsüydü işte bu...Hatice Anaların cephane taşıdığı, Mehmetlerin canla başla savaştığı, şehit kanlarının aktığı, akan kanlarla göklerde bir yıldız gibi parlayan istiklâl bayrağımızın şahlandığı bir mücadelenin eseriydi bu vatan. İşte böyle bir vatana, anamız dediğimiz vatanımıza gözümüz gibi bakmalı, onu sakınmalıyız. Ulu Önder'in yüksek devrimini, yüce eserini korumalı, bize emanet edilen Cumhuriyeti özgürce yaşatmalıyız.
Türk'ün adı Cumhuriyet, ülküsü özgürlüktür. Her bacada bir duman gereklidir. Bizim bacamız yüce Ata'nın yolu, dumanımız ise özgürlük ateşinin dumanıdır.

Yaman Vurmaz
Ereğli E.M.L. Öğrencisi /ZONGULDAK

0 yorum